Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul, devletin en gelişmiş şehri olmasının yanında en güvenli yeri olarak kabul edildiği için tarih boyunca bir cazibe merkezi olmuştur. Tarihinde pek çok defa bu özellikleri nedeniyle iç ve dış göçe maruz kalan İstanbul, özellikle 19. ve 20. yüzyıl boyunca çok fazla göç almıştır. Kafkas topraklarının elden çıkması, Balkan savaşlarının kaybedilmesi Osmanlı topraklarına yapılan göçleri artırmış ve göçmenlerin hacimli bir kısmı İstanbul’a sığınmıştır. Bu göç dalgalarının önü kesilmediği gibi, I. Dünya Savaşı sırasında Vilayet-i Şarkiyye’den gelen mültecilere ek olarak Yunan işgali nedeniyle iç kesimlere göç eden Batı Anadolu mültecileri de dâhil olmuştur. Osmanlı Devleti’nin ömrünün son yıllarında ağırladığı bu mülteci kafileleri, şehrin siluetini değiştirmiş, cami, park, medrese ve hatta sokaklar mülteciler ile dolup taşmıştır. Aydın Vilayeti’nin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi sonrası İstanbul’a sığınan mülteciler, şehirde mültecilere yapılan yardımların daha ciddi ve kesintisiz bir şekilde sağlanmasını mecburi kılmıştır. Bu konuda Osmanlı Devleti’nin yetkili kurumu olan Aşâir ve Muhâcirin Müdüriyet-i Umûmiyesi, Batı Anadolu mültecilerinin iskân, İaşe, sağlık ve ekonomik sorunlarını çözmeye çalışmıştır.
Istanbul, capital of Ottoman Empire, was centre of attention throughout history due to the fact that it was regarded as both the safest and the most developed city of the empire. Istanbul which was exposed to external and internal migration several times because of these features in its history allowed immigrants especially 19th and 20th century. Going out of Ottoman’s possessions of Caucasian lands and losing Balkan Wars increased the immigrations to Ottoman territories, and a large number of immigrants took refuge in Istanbul. Besides these unpreventable migrations, Western Anatolian refugees because of Greek invasion were included in addition to those who migrated from Vilayet-i Şarkiye during World War I. These refugee groups, which Ottoman Empire hosted at the end of its last years, changed the phantom of the city and mosques, parks, madrasahs, even streets, swarmed with refugees. Those who took refuge in Istanbul after the Greek invasion of Aydın, obliged the Ottoman Empire to be provided subventions continuously and more seriously. Aşâir ve Muhâcirin Müdüriyet-i Umûmiyesi which was authorized organization about this issue tried to solve inhabiting, subsistence, economy and health problems of Western Anatolian refugees.